Bazen
öyle anlar gelir ki dibe battığımızı hissederiz. Kurtarıcımız yoktur hayatta. Tek
çare sizsinizdir. Umudunuz iyice yıpranmış sessizce beklemekten başka
düşünceniz yoktur. Ne yi bekliyoruz ki? Ayrıca hayat her zaman bu kadar zor
olmak zorunda mı? Evet, zorunda yoksa ona hayat diyemezdik. İnsan tam yeşermeye
başlayacağı sırada, karanlıktan çıkmaya çalıştığı sırada yine bir hayat vurgunu
ve yine bir dibe batış… Sorun toplumsal olmakta mı? Sorun sadece dibe batan
kişi mi? Yoksa topluma bağlı yaşamak insanların içindeki yalnızlık olmak mı? Çok
soru, çok sorun ama cevap ve çözüm yok. Sonsuzluk belirtisi içindeki hal, fakat
insanın ömrü buna yetmez. Hep dipte yaşanmaz. “biliyorum, farkındayım”
cümlelerle de sorun çözülmez. Ya mahkûmuz yalnızlığa ya da toplumun kölesiyiz. Kendi
arzularımızın tatminliği değil, başkasının arzularını tatmin etmenin köleliği
için mi buradayız? Amacımız ne? Para kazanmak mı? İyi bir eş olmak, iyi bir
anne-baba olmak, ferrariye sahip olmak mı? Ya da ferrarisini satan bilge olmak
mı? İnsan umudunuz yitirmişse hiçbir şekilde yeşeremez. Aşk, para, bilgi hiçbir
şey yaşama isteğinin önüne geçemez. Öncelikle insan yaşamak istemeli ki ardı
gelsin.