İnsan kendi
istediği bir eylemi başkasının ona yapmasını ister fakat kişinin kendisi, istediği
eylemi, karşısındaki kişiye istediği o eylemde bulunmaz.
Yani;
sevdiğiniz ve değer verdiğiniz kişi sizden yapmanızı istemediği bir eylemde
bulunmanızı istiyor. Sizde ona değer verdiğiniz için eylemlerinizi, doğal
olarak insanlarla ilişkinizi kısıtlıyorsunuz. Belki de bu yüzden kendinize olan
güveniniz bile azalıyor. Değer verebileceğiniz insan sayısı da çevrenizde
azalıyor. Tek bir eylemin isteğinin doğuşu ve sizinde ona katlanışınız sizin
tüm hayatınızı etkiler duruma gelebilir. Bu durumu siz fark etmezsiniz. Ta ki
durumların ne olduğunu görene kadar…
Tekrar
baştaki cümlemizin devamına dönersek, “kişinin kendisi, istediği eylemi,
karşısındaki kişiye istediği o eylemde bulunmaz.” Dedim. Yani; sizden
istediği o eylemi sizin yaptığınızı görür. Fakat kendisi o eylemi yapmaz. Siz kendinizi
onun için feda etmiş olabilirsiniz, karşınızdaki kişi bu şekilde algılamaz. Kısıtlanmamanın
tadına vararak, hayatın suyunu içmeye, insanlar iletişimini kesmeden devam
eder.
Siz durumun
farkına varınca, tıpkı Platon’un mağaradaki insan alegorisi gibi, karanlığa
alışmış olan gözleriniz birden aydınlığa çıkınca kamaşır, başınız döner, ne
olduğunu anlamaya çalışırsınız. Kendinize geldiğinizde ne olduğunu anlar ve
karşınızdaki kişiye de yaptığı durumun saçmalığını anlatmaya çalışırsınız.
Anlayıp
anlaması sizin elinizde değildir. Kişinin kendisinin elindedir. İnsandır,
bencil olabilir. Karşısındaki kişi umurunda olmayabilir. Belki de çok sevdiği
için size böyle davranmıştır. Belki de sizi çok kıskandığı için… kişinin
davranışlarını beyninin içini açmadan yada sözleri ve beden diliyle tamamlanan
cümleleri görmeden anlamak anlamsızlık olurdu.
En önemli
sorun, NEDEN? Dir. İki kişinin eylemleri en üstte duran bu sorunun
çatallaşmasıyla oluşur.
2 Yorum:
Blogunuzun artik takipcisiyim,neden ler,insanlar,sorular,hepsi ilgi alanim,bu arada meslegini nedor?
felsefe son sınıf öğrencisiyim. :)
Yorum Gönder