Hayalperest&gerçekçi insan

         Dışarısı boğucu bir sıcak, yanımdaki arkadaş buz gibi. Anlatıyor dünyasını, bense dinliyorum solmuş yapraklarını. Kendisine göre içi bir güneş, dışı yemyeşil. Bana göre öyle değil. Ne oldu bana demiyor, yaşıyor anlık hayatını, anlatıyor herkese. Kendisine sormuyor neden diye... 

        Geceleri uyuyamıyormuş, nedenini biliyorum. Ağlamaktan, pişmanlıklarından, en değerli saydığı insanı kaybettiği içindir. Sayesinde insanın hırslarının sevginin de saygının da önüne geçebileceğini öğrendim. Kendi yarattığı sonucunu söylediğimde üzüldü. Gözleri doldu ve “doğru söylüyorsun” dedi.
Anladığım diğer şey hayalperest değildim, onun kadar. Gerçekler insanın canını gerçekten acıtıyor ama bu gerçekleri yaratan da insansa neden canımız acıyor? Farkında olmadan yaşamak hayatı, hayatı yaşamak mı? Sürekli hayalperest dolaşılmaz, sürekli gerçekçi de olunmaz. Ortası nerede anlaşılamaz. Kendi yarattığımız dünyada boğuluyoruz. Kişinin kendi seçimleri kendisini öldürebilir de yüceltebilir de. Anlık yaşadığı hayatı ve günlük yaşanan hataları gece ağlamalar silebilir mi? Saçmalık gibi. Gündüz yeşeriyor insan, diğer insanlarda can alıyor sanki, gece yaprakları soluyor, düşüyor, yeniden toplamak için de ertesi gün yeniden can alıyor. Hiçbir canlı buna dayanamaz. Ağaç bile, kuş bile, böcek bile, aşk, sevgi, insan dayanamaz.
Her olay her yaşanan bir güneş değil, sandığın her şey güneş değil. Gerçeklere gözünü açtığında güneşin sandığın şey ne kadar karanlık olduğunu görecektir, arkadaşım…

0 Yorum:

Yorum Gönder